Tuesday, October 10, 2006
Karanlık rüya
Kanatlarını açıp göklere yükselebilmek, sonsuzluğun içine. Altın ışıkları pırıldarken parlak tüylerinin üzerinde, gecenin karanlık rüyasına, yıldızların fısıldaştığı yüksekliklerine doğru uçmak.. Tepeleri, dağları, gölleri, insanları, binaları, şehirleri, yaşayan ve ölenleri, kalabalıkları, savaşları, barışları, tarihi izlemek bir bulut hizasında uçtuğu yükseklikten.. Sayılamayacak kadar çok olan insanları görmek, insanları, doğmuş ve doğacak olan bütün insanları yüreğinin içinde hissetmek.. Acılarını, sevinçlerini, hüzünlerini, hayalkırıklıklarını, şaşkınlıklarını paylaşmak.. Kendini bir dünya kardeşliğinin bir parçası gibi hissetmek.. Hem çok yalnız, hem de kalabalıklarla kuşatılmış olmak.. Milyonlarca insanla aynı anda, aynı şeyleri düşünmek ve hissetmek.. İnsanlığın ortak tarihinin bir yapıtaşı olduğunun farkına varıp, bazen bir yalandan farksız gibi gelen hayatın içinde dönüp durmak, kendini duvarlara vurmak.. Bir fark yaratıp yaratmayacağını bilmeden yazmak.. Yaşam bir şaka ya da bir yalan mı? Koştuğunu gören hiç kimse var mı? Yaşam denen ucuz yalan kimsenin umurunda mı? Şaşkınlıkla duraksamak..
İçinden geçip farkına bile varmadığı yaşamının, avuçlarının arasından kayıvermesi.. Bilinçaltının, içine dalıp da bir nefes almak için dahi çıkılamayacak bir okyanusa dönüşmesi, uyuşma, sessizleşme, donma.. Aşağıya düşme, tavşan deliğinde gitgide daha da derine inme.. Bilinçlilik ve bilinçsizlik arasında gidip gelme.. Düşme, kendini kaybedip, yeniden bulup, yeniden kaybetme.. Sonunda kırılma noktası... Yaşamı özetleyen, herşeyin en sonunda, herşeyin bittiği yerde, küçük beyaz bir nokta.
Son.
Klip: Thom Yorke - Harrowdown Hill, Albüm: The Eraser
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment